24 Şubat 2012 Cuma

Osmanlı ve Rusların Düşmanlığı ,coğrafi ve siyasal hakimiyet mücadelesi ; Doğu Avrupa ve batı asya da yaşayan slav halkları üzerinde dini ve medeni hakimiyet kurma çabasında olan Rus prensleri Knezlik yada Rus soylularının oluşturduğu valilikler şeklinde örgütlenirken Anadolu coğrafyasında Selçukludan beylikler dönemine geçiş yaşanıyordu.İstanbulu mezheplerinin haç şehri sayan Ortodoks Ruslar istanbula Carigrad (Çarın Şehri ) ismini verdiler.Ancak bu Rus yükselişi ivmesini Cengiz Han torunlarının batıya yürüyerek kurduğu Türk/Moğol/Tatar unsurlu Altınordu devletinin mutlak hakimiyeti durdurdu ve biat eden Ruslar devamlı vergiye zorunlu kılındı.
Rus tarihi bu yılları ‘’Ağır zulum yılları ‘’ olarak anar.Bu tarihlere ait destanlaşan pek çok efsanede ortak nokta Türklerden nefretle bahsedilişidir.
Stepteki Rus Knezliklerinin iki yüz yıl alışageldiği Türk-Moğol düşmanlığı İstanbulun yani Kıblelerinin fethiyle yerini farklı bir düşmanlığa bırakır,Osmanlı düşmanlığı.
Doğu Romanın Osmanlı Türklerince fethinden kısa bir süre sonra son Bizans imparatoru Konstantin Paleolog’un kız kardeşi Sofia Çar İvan’ın oğluyla evlendirilir.Bu Rusların Kontstantinapolisin ve Doğu Romanın yasal mirasçıları olduğuna dair teorilerinin temelidir.Bu dönem mukaddes kentin Türk işgalinden kurtarılması ve yeni koruyucularına iade edilmesi anlayışıyla tüm kiliselerde propagandanın en üst düzeyde yapıldığı dönemdir.
Bu tarihten sonra Büyük Knez (En büyük Rus prensi ) ünvanı değiştirilerek Çar denir.Çar kelimesi Kayzer-Sezar ın Rusçadaki ifadesidir.Gene bu tarihten itibaren Rus çarlığının milli hedefi güneydeki Türkleri kovmak doğu romayı dindaşlarının eliyle yeniden kurmak olmuştu.
16.ve 17 yy da ekonomik ve siyasi gelişim için Avrupayla iletişim ve ittifaklar kurdular.Ancak ticaretin ana damarı sıcak denizlere inecek yollar,Akdenize inişin anahtarı Osmanlının elindeydi.Osmanlı engelini aşmak ise güçlü bir ekonomi ve siyasi düzenin desteklediği askeri olanaklardan geçiyordu.O günün Osmanlısının karşısına çıkmak mangal gibi yürekten başka şeyler istiyordu.18.yy Rus hedeflerine ulaşma amaçlı ileri askeri teşkilatlanma için en hızlı atılımlarım olduğu zamandır.Yeni kurdukları askeri teşkilatlanma düzeni ve ordu unsurlarını Osmanlı üzerine sürmeden önce komşuları Lehistan ve İsveç üzerine saldırarak test ettikleri tarihsel bir gerçektir.Bu bölgesel savaşlarda Rus donanma ve kara ordusunun sağladığı başarılar üzerine Balkanlar üzerinde hakimiyet arayışına girerler.Sınır boylarındaki Türk kalelerine sürpriz ve lokal saldırılar yaparak bölgedeki Ortodoks halk arasında müthiş bir propaganda harekatına girişirler.İlk saldırdıkları ülke olan İsveçin Protestan vede Lehistanın Katolik olması Rus Din savaşı propagandasına destek verirken Fransız ihtilanin ön ayak olup desteklediği hürriyet,milliyet kavramları ile oluşan Slavlık bilinci Rus çıkar mücadelesine ayrıca destek olur.Bu yüzyıl Osmanlının sadece Ruslarla karşı karşıya kaldığı değil aynı zamanda Avrupalı olmak ve düşmanı defetmek bilinciyle dahi papalık iradesiyle bir araya gelmiş Leh.Avusturya,Venedik ordularını karşısında bulduğu ,vatandaşlık temelinde bir araya getirdiği tebanın kendisine kılıç çektiği bir dönemdir.
19.yy da uluslar arası bir aktör olma yolundaki Rusya ile diğer Emperyal aktör Britanyanın çıkar alanları için mücadelesi görülür.
Buradaki kesin gerçek şudur başta Ruslar olmak üzere pek çok devlet baş düşman olarak gördükleri Osmanlı için ordularını yeniden yapılandırmış ve savaş meydanında kesin neticeyi alacak taktikler ,silahlar üzerinde yılmadan çalışmışlardır.
Rus generali CHERNİYEV in anılarından bir alıntı ;
‘’ Burada hiç yoktan Ordular yaratmak mümkündü.Hatta bu orduları ölüme bile sürmek mümkündü.Bizde bu imkanlardan bolca istifade ettik.Fakat yarattığımız orduları sendeleten bir engel vardı.Türklerin hala yaşayan hatıraları.Bir kaç yıl öncesine kadar yenilmez bildiğimiz Türkler şimdide silinmez hatıralarıyla teşebbüslerimizi sekteye uğratıyor.Ölümden korkmayan askerlerim maalesef cephede bu hatıralaradan korkuyor.Her askerimin yüreğinde bu korkuyu seziyorum.Demek ki yalnız Türkleri değil tarihlerinide yenmek gerek.Bu vaziyette ben Türklerin devlet mirasını yönetmedeki sırrını anlamak istiyorum.Onlar düşmanlarını bir kez yeniyor fakat kazandıkları zaferi ruhlarda ve nesillerde yaşatmayı iyi biliyorlar.Bu gizli hakimiyete yıkmaya bir değil birkaç zaferimiz yetmeyecektir.Türkleri artık sihirbaz olarak görüyorum,yarı Ayrupaya bu kadar uzun süre boyunduruk vurmak başka türlü olamaz.’’

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder