24 Şubat 2012 Cuma

II.Abdülhamid Hakkında en fazla spekülasyon yapılan padişah diye tanımlarsak yanılmış olmayız sanırım.Kızıl Sultan mı,Ulu hakan mı yada devrinde rakiplerinin taktığı lakapla ‘’Pinti Hamit’’ mi.Tartışmalı kişiliği günümüz renklerine karışmış hatta lehinde yada aleyhinde abartı boyutunu varan hikayeler üretilmiştir.Bu yüzden II.Abdülhamidle ilgili tarafsız ,objektif kaynaklara ulaşmak zor.Sayısı azda olsa bu kaynaklardan II.Abdülhamidin siyasi ve özel safahatına ulaşma imkanı bulabiliyoruz.
Devri Devr-i Hamidiye adıyla anılır.İmparatorluğun elde kalan parçalarından Anadolu ve Arap yarımadasına yapılan bayındırlık hareketleri,okul,yol,hastahane,ulaşım hizmetleri,altyapı gibi kamu yatırımları ,Borçlar idaresinin tesisi ve borç ödeme programına harfiyen riayetle dış borçları düzenli ödenmesi hakkında ki aşırı suçlamaların bir kısmını yalanlar niteliktedir.Pinti lakabı ise döneminde memur maaşlarının düzenli ödenememesi ve ordunun modernleşmesi taleplerine karşı ödenek ayırmadığı iddiasıyla dönemin yüsek mülki memurlarınca verilir.Askeri modifikasyona kaynak ayırmadığına inanmak çok güç.Dünyada devrinde Abdülhamid ve Abdülaziz isimli iki denizaltıyla bir denizaltı filosu tesis ettiği düşünülürse bu yargı biraz haksız gibi geliyor.Tarihi net okuyup anlamadıkça leyhte yada aleyhte aşırı yorumlar kaçınılmaz olacaktır.
Devri bu günün Türk siyasi hayatına miras kalan kutuplaşmaları kavgaları barındırsada yıkılmakta olan devletin son bir gayretle 19.yy ve 20.yy başındaki dünyaya ayak uydurma gayreti içinde olduğu görülür.Tarımda yaşanan gelişmeler özellikle Anadolu da ulaşım alanında yaşanan gelişmeler yanında rüşvet ve adam kayırma gibi tanımların taşrayada yayılması bu dönemdedir.Azınlıkların ona Kızıl Sultan diyerek haksızlık ettikleri fikrini savunanlar devrinde Osmanlılık ideolojisinin en kuvvetli dönemini yaşadığını azınlıkların İmparatorluğun çöküş anında dahi kültürel-ticari haklar bağlamında müthiş imtiyazlara kavuştuğunu örnek verirler.
Özellikle Avrupalı egemen güçlerin niyetlerini artık üstü kapalı değil açıkça düşmanlık eksenine oturduğu yıllarda miras olarak teslim aldığı tahtta eldeki imkanlar göz önüne alındığında oturabilmenin kesinlikle cesaret istediğini düşünenlerdenim.Siyaseten fikirleri bir yana orduları bildik dünyayı titreten ol deyince olduran Kanuni mi olmak daha kolay yoksa artık tüm yaşam inisiyatifi yabancıların elinde içi karmakarış elde avuçta bir şey olmayıpta nasıl oldururuz kaygısındaki II.Abdülhamid mi? Tartışılır.
Demiryolu yatırımlarının meyvesi Türk-Yunan savaşında alınır.Dömeke savaşının muzaffer ordusunu Anadoludan getirilen gıda ve buğday lojistik desteğini iletmek bu sayede mümkün olabilmiştir.Ancak devrinde ağır sanayi hamlelerin bahsetmek olası değildir.Anadoluda ,Suriye ve Filistinde eğitim yatırımları yapılır.Fen bilimleri ve teknik uzman yetiştirmeye ağırlık verilir felsefe ve sosyal bilimler ise ihmal edilir.Devir yatırımların yapıldığı ama maddi sıkıntıların had safhada yaşandığı Yemen,Balkanlar ve Doğu Anadoluda isyanlarla uğraşıldığı zamanlardır.Vaad ettiğiAnayasa ve meclis denemelerine izin vermiş ancak bir önce meşrutiyet bahsinde geçtiği üzre tartışmalı bir şekilde bunları rafa kaldırmıştır.Yarar ve zararları uzmanlar arasında hala tartışma konusudur.
Uzun saltanat döneminde izlediği denge politikalarıyla 1897 Türk-Yunan savaşından sonra devlet savaş görmedi.(Tarihimizde gerçektende unutulmuş savaşlardan biridir.Osmanlı ordusunun üç meydan savaşı sonrasında Atina kapılarına dayandığı ancak masa başından egemen güçler sayesinde eli boş ayrıldığı Dömeke zaferinin ise tarihin sayfaları arasında yitip gittiği yerdir.)
Abdülhamid dönemi dış politika çizgisi İngiltereye karşı tamamen düşmanca sayılabilecekken Ruslara karşı nispi olarak barışçıldır.Çar ııı.Alexander da Osmanlı orduları Ruslar karşısında yenilip gerilediği halde Rus ordusuda fena halde hırpalanmıştır,Türklerinde kendi cenazelerini kolayca kaldırmaya niyetleri olmadığına göre bu göreceli barış dönemi Rusyanında işine gelmiştir.Bir de belirtilmesi gereken nokta Abdülhamid döneminde Ordunun kritik yerlerdeki idare denetimi İttihatçılar döneminde olduğu gibi Alman komuta heyetine bırakılmamış müttefik Almanya ile de denge siyaseti izlenmiştir.En önemli başarılardan biri Balkanlarda ki devletçikleri biribirinden ayıran ve eyaletlerdeki komitacıları birbirine karşı kışkırtan bir politika izlemisidir ki bu ilerde Balkan savaşlarında görüleceği üzre bunlar toplanarak ortak düşman Türklere karşı o devir için bir birlik oluşturamamıştır.Klasik arap milliyetçiliğine karşı olduğu bilindiği üzre arap hilafetiyle ilgili kitapları toplatmıştır.Pan İslam propagandayı iyi yaptığı konsoloslukların Hicaz demiryolu gibi yatırımlar için bağış topladığı bilinmektedir.Ancak Pan İslam bir çizgide gözükürken Araplarla Hristiyanları ve Yahudileri çıkar ekseninde çatıştırmaktan çekinmemiştir.Ne yurt içi nede yurt dışı gezisi yapmamıştır saltanatında.Yönetiminin en kusurlu yanı yayın sansürü olarak görülür.Araplar Mısırdan gelen yayınları okurken Balkan ulusları Rus kaynaklı yayınları okudular yakın bir gelecekte İttihat Terakki çatısı altında yönetimi almak üzre yetişen gençler dış dünyaya kapalı yetiştiler.
Özel hayatına dair İlber Ortaylı hocanın yazdığına göre ;
Hakan, Türk musikisini değil, İtalyan operalarını ve operetleri severdi. Sade yaşayışında Avrupalı kalıplar hakimdi. Sultan Abdülmecid ve Abdülaziz devrine tepki olarak, bir hükümdar için oldukça tutumlu bir yaşayışı vardı. Devrinde, şehzadeler ve sultanlar içinde musiki ve lisan bilgisine ilgi artmıştıartmıştı ve iyi yetişenler bulunuyordu.Kendisi bütün ceddi gibi bir hüner ve zenaat edinmişti. Hükümdar olmasa, İstanbul'un en büyük mobilyacısı olacak kadar mükemmel bir tersim (designe)ve marangozluk yeteneğine sahipti.Uzun bir saltanat sürdü; hatıraları kendi kaleminden değildir.Yaşamı hakkında kızı Ayşe Sultan'ın (Osmanoğlu) kaleme aldırdığı dışında, Vehbi Bey'in kaleme aldıkları ve müsadere edildiği söylenen bir nüsha vardır.Hakkında yazılanlar çok çelişkili bilgiler içerir; tarafgir veya muarız eserlerdir.II.Abdülhamid devri halen olumlu olumsuz yönleriyle Türkiye'de yaşar; çünkü kabul etmemiz gerekir ki bu dönem, modern Türkiye'nin oluştuğu devirlerden biridir. •
Ve pek çok tarihçiye göre de Osmanlının son Padişahıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder