24 Şubat 2012 Cuma

Enver Paşa ve Savaşı Başlatan Suikast Okulunu ikincilikle bitiren ,arkadaşları arasında içe dönük diye tarif edilen Kurmay Yüzbaşı Enver Balkanlara atanır.Teorik çalışmalar yerine dağlarda eşkıya ve komitacı kovalayan Enver Bey İttihat ve Terakki içinde önde gelen eylemcilerden biri olur.Haziran 1908 de ‘’Özgürlük’’ parolasıyla birliğiyle beraber dağa çıkar.Örgütü tarafından Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Rumeli Şefi ilan edilir.Üzerine gönderilen kuvvetleri bertaraf etmesiyle beraber çaresiz kalan Yıldız Sarayı 23 Temmuz 1908 de II.Meşrutiyeti ilan etmek zorunda kalır.Hürriyet karhamı olarak ünü ülke sınırlarını aşmıştır artık,portresi kartpostalları süslemesine rağmen 1913 ocak ayına kadar Cemiyetin merkez üyesi olmanın dışında siyasetle çok ta içli dışlı olmaz.
1909 yılında Berline askeri ataşe olarak atanması gelecekteki fikir ve eylemleri için dönüm noktası niteliğindedir.Avrupada ülkesine hürriyeti getiren adam olarak ünü Enver isminin dahi önüne geçmiştir.Silah anlaşması için 1910 da İngiltereye gittiğinde İngiliz gazeteleri onu Türk Garibaldisi (İtalyan Ulusal Kahramanı) diye ön sayfalardan tanıtmışlardı.Almanlar onun cesur eylemci kişiliğiyle ilgiliydiler.Ulusal birliğini tamamlamış Almanya artık global ölçekli hedefler üzerine politik hesaplar yapmaktaydı.İngiliz hakimiyet alanlarındaki Müslüman toplulukları kaznmak adına Enver Beyi kazanmak onlar adına çok önemliydi.Bu uğurda kadın bile kullanmayı denediler.Ancak Enver’in o taraklarda bezi olmadığı gibi 13 yaşındaki Naciye sultanla Nişanlanması onu Halife Damadı yapmıştı.
Ancak Almanlar oryantalist yazar E. Jaeckh kanalıyla onla bağlantı kurdular.İslamın kurtarılması ile ilgili projeler konusunda bu yazarın Enver Paşayı oldukça etkilediği tarihsel bir gerçektir.Enver paşa yakın çevresine bile açıklamadığı fikirlerini E. Jaeckh ve çevresine mektuplarla yansıttı.1911 Libya İtalyanlarla savaşta Cephe komutanlığı sırasında ki ataklığı gözükaralığı Almanlar için kazanılması gereken değer olarak onu vazgeçilmez kılmıştı.
Balkan savaşlarında Trakyada görev alır.23 Ocak 1913 te arkadaşlarıyla gerçekleştirdiği babı ali baskınıyla harbiye nazırını öldürmüş Sadrazam kamil Paşayı silah zoruyla istifa ettirip yerine Mahmut Şevket paşayı geçirtmişlerdi.22 Temmuz 1913 te cesur bir hareketle Edirnenin Bulgarlardan geri alınması Enver Paşanın ününü büsbütün arttırır.Mahmut Şevket paşa muhalefet tarafından suikaste kurban gittikten sonra Enver İttihat ve terakkinin en önemli kişisi konumuna yükselir.Rütbesi Mirlivalığa (Tuğgeneral) yükseltilmiş olan Enver Paşa Ocak 1914 te Harbiye nazırlığı ve Genelkurmay başkanlığı makamlarına gelir.Bunda damatlığının ne derece etkiliği olduğu tartışma konusudur.Ülkenin İttihat ve Terakkinin asker kanadı tarafından bu dönemde yönetilme sürecinde tek yetkili ağız oydu.
Avrupa da ise Almanyanın müttefiki Avusturya 93 harbinden sonra iyi yönetilmediği gerekçeyisle Bosna Herseki yönetmeye soyunmuş ,II.meşrutiyetin ilanından sonraki karışıklıktan istifade burayı ilhak etmişti.Bu yıllarda Bosna Hersekin iki milyon civarında olan nüfusunun %30 nu Türkler ve Boşnaklar %25 ini Katolik Hırvatlar %40 ınüzerinde bir rakamı da Ortodoks Sırplar oluşturuyordu.Müslüman ahali Rus destekli Ortodoks kilisesinin yaptığı düşman propagandadan fırsat doğarsada yapacakları kıyımdan korkuyor ve Avusturya idaresini destekliyordu.Hırvatlarında Avusturya idaresinden şikayetçi olduğu söylenemez ancak Ortodoks Sırplar 1878 de Osmanlıdan bağımsızlığını elde eden Sırbistanla birleşme amacı gütmekteydiler.
Sırbistan kurulduğu günden itibaren yayılmacı politika üzerine siyasetini inşa etmiştir.Bu politikayı halka mal etmek üzre Ulusal Savunma Birliği (Narodni Odbranye) adlı dernek kurulmuştu.Dernek sınırlar dışındaki terör faaliyetlerini yürütmek üzerede Kara El terör örgütüne de paravanlık yapıyordu.Sırp Genelkurmayı istihbarat başkanı Albay Dragutin Dimitriyeviç (Kod adı Apis) tarafından kurulan Kara El örgütü Türkleri Makedonyadan Avusturyayı ise Bosnadan kovarak Balkanlarda Sırp egemenliğini tesis etmek amacı güdüyordu.Balkan savaşları sonucu Osmanlı Makedonyayı terk edince Apisin kara el örgütüne burada gerek kalmadı ,ilgilerini Bosna ya yönlendirdiler.Avusturya Macaristan Veliahdı Franz Ferdinand’a karşı düzenlenen suikastte bu amaca yönelik tertiplenmiş bir eylemdir.Bizzat Apisin seçtiği 19 yaşlarında ki Gavrilo Prinstip ve 4 arkadaşı bu suikast için sırbistanda eğitilmiş Bosnalı Sırplardı.Hatta akli dengesi bozuk bir Müslüman olan Mehmet Mehmetbasiç adlı kişiyide kullanmak üzere aralarına katmışlardı.(Bu Müslüman Bosnanın Avusturya Genel valisi General Potierek’e saldırı girişiminde paniklemiş ve kaçmıştır.)
Suikast için 28 Haziranın seçilmesi bir tesadüf değildi.Ortodoks takvimine göre bu gün Aziz Vitus yada Sırpça adıyla Vidov Dandır. 28 Haziran 1389 Kosova da Osmanlı orduları önünde uğranan hezimetin adına bu gün günümüzdede yas günüdür.Sultan Murat Han o gün harp meydanın da Miloş Obiliç adında bir Sırp tarafından hançerlenerek şehit edilmişti.525 yıl sonra gene taçlı bir başın Sırplar tarafından 28 haziranda düşürülmesi anlamlı olacaktı.Veliaht prens önce Çabrinoviç adlı kişinin bombalı saldırısından kurtulur,yol güzergahı değiştirilir ancak arabalar yanlış saptıkları yoldan geri gelmeye çalışırlarken uygun pozisyonda bekleyen Gavrilo Prinstipin önüne gelirler,iki el ateş eder biri Prens Ferdinandı boğazından vururken diğer mermi karısı Kontesi karnından vurur.İkiside ölmüştür.Gavrilo yakalanır artık fitil ateşlenmiştir.
Avusturya Sırbistana hakkını bildirecektir,ültümatom verilir ve bunu seferberlik ilanı izler.Ancak Büyük ağabey Rusyada küçük kardeşi Sırbistanın yanındadır.Bunu Rusyanın seferberlik ilanı izler.Diğer müttefiklerinde seferbelik ilanları yakında savaş ilanına dönüşecektir.
Kazım Bey (Karabekir) suikasti Fransada iken öğrenir.Kendisi o zaman Genelkurmay İstihbarat Şube müdürüdür.Üç ay önce böyle bir senaryo üzerine görüşlerini yazıya dökmüş ve oldukça eleştiri almıştır.Senaryonun gerçeğe dönüştüğünü görmek endişeyisle derhal İstanbula dönüşe geçer.Yegane endişesi Rusların İstanbul boğazına çıkartma hazırlıkları bilindiği üzre bunun gerçekleşmesi ,başarılı olurlarsada Türkiyenin direnme şansı kalmamasıdır.
Gerçektende Rusya bu çıkartmanın hazırlıklarını tamamlamıştır.Boğazları işgal komisyonu 14 Ocak 1914 tarihinde St.Petersburg’da kurulmuş 8 şubatta da resmen faaliyete başlamıştır.Kırım ve Ukraynada bulunan 7. ve 8. Rus kolorduları çıkartma için hazırlanmış deniz nakliye imkanlarıda seferber edilmişti.Türkiye ise buna karşılık İngiltereden iki yeni zırhlı gemi almış orduyu ise Alman uzmanlarla donatmıştı.(Savaş boyunca 20 binin üzerinde Alman Osmanlı ordusunda görev yapmıştır.)Ancak İngiltere parası milletin teveccühü bağışlarla peşinen ödenmiş Sultan Osman ve Reşadiye zırhlılarının teslimini kasıtlı olarak geciktirmiş nihayetinde vermeyerek İngiliz bayrağı altında donanmasına katmıştır.Müsade olursa bu gemilerin hazin hikayesini daha geniş yazacağız.
Ayrıca Alman subayların olağanüstü yetkilerle donatılması orduda huzursuzluk yaratıyordu.Doğuda ise Batılılar Ermeni kartını daha sıkı kullanmaya başlamışlar ,büyük Ermeni kalkışması için hazırlıklarını en üst seviyeye taşımışlardı.
Savaşın yaklaştığı günlerde Osmanlı devlet erkanı da yaklaşan felaketi sezmekle beraber farklı görüşler üzerinde değerlendirmeler yapılıyordu.Özellikle Enver ve Hafız Hakkı Paşalar Alman zaferine yatırım yapmanın zorunluluk olduğu fikrini savunurken diğerleri denizlere hakim ittifak güçlerini Alman ordularının deviremiyeceğinden hareketle batılılar nezdinde ümitsiz girişimlerde bulunuyorlardı.Bahriye Nazırı Cemal Paşa Fransızlarla ,Cavit Bey İngilizlerle görüşüp anlaşma zemini arıyor hatta Talat Bey Kırıma gidip Rus Bakan Sazanoff ile görüşmekten çekinmemiş ancak tek kelimeyle tüm kapılar yüzlerine kapanmıştı.
1913 yılının Haziran ayında, Doğu Anadolu'da büyük bir Ermeni vilayetinin kurulması için teşebbüse geçen Batılılar, burasını 5 yıl süreyle Hıristiyan bir valinin yönetmesini kabul ettirmişlerdi. Ayrıca Hıristiyan ve Müslümanların eşit olarak temsil edileceği bir meclis kurulacaktı. Böylece nüfusun yüzde 85'ini oluşturan Müslümanlar,yabancı devletlerin güdümündeki yüzde 15 azınlığın insafına terkedilecekti. Kaldı ki bu vilayet, bugünkü 28 ili, yani Anadolu'nun üçte birini kapsıyordu. Boğazları işgal komisyonunun işe başladığışubat tarihinde yapılan Osmanlı-Rus Anlaşması ile bölgeye iki Avrupalı 'Genel Vali' atanmıştı. Üstelik ayda 400 altın tutarındaki muhteşem maaşları da Osmanlı devleti tarafından ödenecekti. Bunlardan Norveçli Binbaşı Hoff, Van-Bitlis-Diyarbakır bölgesine,
Hollandalı Westenek ise Trabzon-Erzurum-Sivas bölgesine müfettiş olmuşlardı. Hoff 1914 yazında gelip bir ay kaldı; ama savaş çıkınca, Westenek hiç gelemedi ve ülke bu rezil duruma katlanmaktan kurtuldu.
Ne var ki bu anlaşmalarla Rusya'nın Doğu Anadolu'daki menfaatleri bir anlamda Batılı devletler tarafından da kabul ediliyordu ki, Rusya'nın şoven Dışişleri Bakanı Sazanoff, 26 Mayıs 1914 günü, 'aksi halde' Ermenileri ayaklandırarak doğrudan müdahele edeceklerini
basına açıklamıştı.İşte bu açıklama, işgal komisyonunun çalışmalarını tamamlamasıyla birlikte endişeleri artırmıştı. Aynı Sazanoff ertesi yıl, savaşa girmeleri karşılığında Boğazlar'ın Yunanistan'a verilmesi gibi bir konu gündeme geldiğinde, kıskançlık ve hiddetten titrediğini itiraf etmişti.Bunun yanı sıra 29 Temmuz 1913 ile 9 Nisan 1914 tarihleri arasında Avrupalı devletler tarafından yapılan bir dizi paylaşım anlaşmasıyla Fransızlar Suriye ile Batı Karadeniz bölgesini; İngilizler, Irak ile Ege'yi; İngilizlerle bu konuda anlaşan Almanlar, İskenderun'a kadar olan bölgeyi ve İtalyanlar da Antalya ve Muğla'yı alacak şekilde aralarında anlaşmışlardı.
Kısacası, 1918'de ortaya çıkacak olan durum, daha 1913/14 kışında hazırlanmıştı. Vaziyet vahimdir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder