24 Şubat 2012 Cuma

Karlofçadan Çöküşe....

KARLOFÇA ÇÖKÜŞMÜDÜR...........
Karlofça ; Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idaresinde 2.viyana kuşatması hezimete dönüştükten –ki bunda Kırım Tatarlarınında payı olduğu tarihsel bir gerçektir-sonra ana ve lojistik unsurları hırpalanan ordu dağınık bir halde çekilmeye başlar.Paşanın idamıyla beraber girilen süreçte orduyu tekrar toparlayıp eski sıklet mekezlerini kuracak yetenekte komutan bulunamadığı da tarihsel bir gerçektir.Bu yenilgi pusuda bekleyen diğer düşmanlar arasında da müthiş bir yankı buldu ve Avusturya – Lehistan ittifakına kısa zaman içersinde Rusya ve Venedik te katıldı.Sırasıyla Budin,Belgrad,Niş ve Vidin düşer,Avusturya ordusu Sofya yı tehdit eder duruma gelir.Köprülü Fazıl Mustafa Paşanın sadrazamlığı esnasında ki gayretlerle Osmanlı ordusu toparlanma süreci içine girer(1689).Niş ,Vidin ve Belgrad Osmanlı karşı taaruzlarıyla geri alınır ve Avusturya karşısındaki durum dengelenir,düşman ilerleyişi durdurulur.Usta Sadrazamın Salankamen savaşında şehit olması Osmanlı kaznımlarını zayıflatır,askeri ve siyasal anlamda rüzgarlar tekrar Avusturya için esmeye başlar.Ardarda yenigiler ve toprak kayıpları birbirini izler.Padişah II.Mustafa’nın tahta geçişiyle beraber 1695 yılı içerisinde düzenlenen iki sefer kısmen başarılı olup bir kısım topraklar geri alındıysa da üçüncü sefer Osmanlı için tam bir hezimet olmuştur.11 Eylül 1697 Zenta savaşı taktiksel hatalar sonucu ordunun büyük bir kısmının kaybedildiği ağır bir yenilgi olmuş buda Osmanlı için kaybedilen toprakları geri alma çabalarının sonu olduğu gibi İstanbul artık barışı düşünmeye dahi sıcak bakmaya başlamıştır.
Bu dönemde sadrazam Amcazade Hüseyin paşadır,barış için zemin arayanların başında gelir.Ülkenin ekonomik durumu verilen mücadelenin ağırlığı karşısında bozulmuş ,Ordu Avrupadaki topraklar ile meşgulken bundan cesaret alan pek çok yerel yönetim ayaklanmış ve merkezi otoritenin uğraşması gereken ayrı birer dert olmuştur.Padişah kaybedilen yerlerin hiç olmazsa bir kısmı alınana kadar barışa taraftar değildir ancak bazı bölgelerde denetimin tamamen kaybedilmesi tehlikesi karşısında II.Mustafa da barış yapılmasına ikna olur.Lehistan ve Rusya ise Osmanlıdan istedikleri gibi toprak koparıp zaferin nimetlerinden faydalanamadıkları için savaş halinin devamından yanadır.Osmanlı ile ticaret çıkarları bulunan İngiltere ve Hollanda ile Avusturya ile veraset sorunları bulunan Fransa ve İspanyanın aracılıkları ile Edirnede 27 Ocak 1698 de yazılı bir protokolle anlaşma için görüşmelere başlanması ve ateşkes her iki tarafça kabul edilir.
Her iki tarafta anlaşma görüşmelerinin kendi sınırları içersinde yada yakınında yapılmasını ister.Avusturyalılar Viyana ,Salankamen yada Debrecezin’i önerirken Osmanlılar Budin,Pespirem yada Ösek üzerinde ısrar ederler sonuçta Karlofça seçilir.Karlofça bu günkü Sırbistan sınırları içinde Voyvodina özerk bölgesine bağlı Srem ilinde bir kasabadır(Sırpça Karlovci).Uzun protokol krizlerini aşmak için görüşme çadırına üç kapı yapılır.Birini Osmanlı tarafı,birini Müttefikler ,birinide aracılar kullanır.
Görüşmeler esnasında Osmanlı Avysturyayı eşit seviyede muhatap alırken Lehistanı alt düzeyde muhatap alır,Rusya ve Venediğe karşı ise çok sert bir tutum izlenir.Görüşmeler oldukça uzun sürer.Osmanlı tolu olarak değil her ülkeyle ayrı ayrı müzakereleri sürdürür.Avusturya Lehistana birkaç konuda verdiği destek dışında diğer ülkelerle olan müzakerelere genelde taraf olmamıştır.Osmanlı önce Avusturya sonra Lehistan ve en sonda Venedikle müzakereler sonucu anlaşır.Rusya ile yapılan görüşmeler ise bir neticeye ulaşmaz.Müzakereler tam 103 gün sürdükten sonra 26 Ocak 1699 da imza merasimi ve selamlama top atışlarıyla biter.
Görüşmelerde Osmanlı heyetinin tercümanı Mavrokardato isimli şahıstır.Bazı tarihsel kaynaklar Mavrokordato ‘nun ihanet ederek anlaşmanın Osmanlı aleyhine sonuçlanmasına sebebiyet verdiğini yazarlar.Buna delil olarakta anılan şahsın Avusturya devletinden aldığı nişanları ve Kont asalet ismini gösterirler.Ancak gerçekte tercümanın karar verme yetkisi olmadığı gibi tarihsel kayıtlarda anlaşmada tek yetkili Türk temsilcinin Rami Mehmet Paşa olduğu görülür.Karalarları Rami Mehmet Paşanın verdiği açıktır.
Anlaşma sonucunda Avusturya tüm Macaristan ve Erdeli (Timişvar hariç) alır.Lehistan Podolya ve Ukraynanın Osmanlı hakimiyetinde ki bölgelerini elde eder buna mukabil işgal altındaki Boğdanı boşaltır.Venedik ise Mora yarımadasını Adriyatik kıyısındaki sahil şeridinin bir kısmını ve birkaç adayı alır.Rusya ile anlaşmaya varılamayınca ,Rusya ile anlaşma ileri bir tarihe bırakılır ve iki yıllık bir ateşkes imzalanır.Rusya ile anlaşma bir yıl sonra 15 Temmuz 1700 de İstanbul da imzalanır.Azak Ruslara bırakılır buna karşılık Özi civarındaki birkaç kale Osmanlıya iade edilir.Ayrıca Ruslar bu anlaşmayla İstanbulda daimi elçi bulundurma hakkını kazanırlar.
Büyük bir hezimete uğrandığı halde Osmanlı müzakerelerde zararı en aza indirmeye çalışmıştır.Heyet başkanı Rami Mehmet Paşanın konulara vakıf,bilgili ,donanımlı ve soğukkanlı bir devlet adamı olduğu tarihsel belgelerle sabittir.Zaten birkaç yıl sonra Reisülküttaplıktan Sadrazamlığa yükselmiştir.Galipler geleneksel Osmanlı barış anlaşması istemişlerdi yani tüm işgal altında olan toprakların yeni vesayetinin Türkler tarafından tanınmasını.Türk tarafının kazanımları elbetteki kaybedilenler karşısında diplomatik bir başarı gibi kabul görmez ancak düşülen durumun vahameti göz önüne alındığında,Avusturya işgal ettiği Timişvarı boşaltır,bazı sınır kalelerini geri verir,Lehistan işgal ettiği Boğdanı boşaltır,Venedik bazı kaleleri geri iade eder ve Ragüzanın Osmanlı topraklarıyla çevrili kalmasını kabul eder işgali kaldırır.
Kutsal ittifak-Osmanlı savaşları tam 16 yıl sürmüştür.Savaş sonucu yapılan anlaşmalarla 300 bin kilometrekare Osmanlı toprağı Avusturya,Rusya,Venedik ve Lehistana bırakılır.Devletin prestiji itibarı sarsılır,Osmanlı gururu incinir ,toprak gelirleri ve vergiler kaybedilir,Osmanlıya vergi ve asker vermekle mükellef Erdel ve Lehistan bu yükümlülüklerinden kurtulur.Bu yüzyıl Osmanlı devlet politikası eski toprakları geri almak stratejisi üzerine kurulu olmuştur.Ağır toprak kayıplarına halktan ve asker kesimden gelen tepkiler en aza indirilmeye çalışılmış ,yönetim anlaşmanın galiplerin diktesi değil Osmanlı menfaatlerinin korunduğu Osmanlı inisiyatifiyle imzalanmış bir anlaşma olduğu görüşünü yaymıştır.1703 Edirne vakası gibi olayların nedenlerinin bu ağır şartların sonucu olduğuna dair tarihsel iddialar vardır.
Osmanlı kuvvetlerinin 2.Viyana kuşatması ile başlıyan seri yenilgilerinin arkasında Avrupa odluların devrim niteliğinde olan taktiksel değişikler yatar.Bu yüzyıl Osmanlı ordusu kale kuşatmaları üzerine yoğunlaşıp ve uzmanlaşıp dahi ağırlaşıp asıl hareketli unsurlarını ,savaşçı unsurlarını meydan muharebelerinden uzak tutarak tecrübe zafiyeti yaşamıştır.Avrupanın dört devletine karşı bir çok cephede savaş vermek elbetteki yenilginin önemli faktörlerindendir ancak 1683-1699 arasında Avusturya ordusuyla yapılan 15 meydan savaşının 12 si kaybedilmiştir.Haçova savaşından itibaren değişen ve gelişen Avusturya ordusu dikdörtgen biçimli ve kontra yürüyüş ve atış taktiğiyle ilerleyen tüfekli piyadeleri ana unsur olarak kullanırken Osmanlı ordusunun geleneksel belkemiği Türk tımarlı sipahileri bu yeni harp stratejisi karşısında dayanamamışlardır.Aslında Osmanlı bu askeri taktiği yeni görmemiştir.Çok daha önce 1664 te Sengotar da Osmanlı ordusundan sayıca az Avusturya kuvveti atış gücü yüksek piyade sayesinde Türkleri mağlup etmişti.Bu savaş belkide gelecekte olacakların habercisiydi.Türk askeri otoritesin bunu İyi değerlendirilmediği muhakkaktır.
Karlofçadan sonra genel kanaat Osmanlının çöküşe geçtiği devamlı surette mağlubiyetler yaşadığı yönündedir.Fakat Osmanlı Karlofçadan sonra kendini toparlayarak rövanşı almak üzere 1736 da karşı atağa geçer.Avusturyaya bırakılmış bir kısım Macaristan toprağı ve Lehistana bırakılmış Podolya haricinde topraklar geri alınır.2.Viyana sonrası Avrupanın dört güçlü ordusuyla 16 yıl dişe diş kora kor mücadelesi Osmanlı takatinin o tarihlerde henüz var olduğunun göstergesi sayılır.Askeri tarihin taktik sahadaki en önemli isimlerinden biri olan Savoylu Prens Eugen in Avusturya saflarındaki başarıları ki Osmanlı ordusunun bu taktik dahi karşısına onun ayarında bir Serdar çıkartamaması o yılları etkileyen önemli bir handikapken ,geçen süre içerisinde Prens Eugen ölür ve Osmanlıda askeri yapısını belli oranlarda yeniler.***** dostun olacağına akıllı düşmanın olsun sözüne güzel bir örnektir.Nihayet 1736-39 arasında Rusya ve Avusturyaya karşı verilen savaşın galibi Osmanlı imparatorluğu olmuştur.Bu itibarla Karlofçaya çöküşün başlangıcı olarak bakmak hatalıdır.Çöküş açısından asıl mercek altına yatırılacak savaş 1768-1774 Osmanlı –Rus savaşıdır.Bu tarih boyunca bir ülkeye karşı aldığımız en ağır yenilgidir.Amiyane tabirle bir daha belimiz doğrulmamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder