24 Şubat 2012 Cuma

KUT-ÜL AMARA ZAFERİNE RAĞMEN KAYBEDİLEN IRAK Alman savaş konseyinin ‘’Yıldırım Savaşı ‘’ teorisinden hareketle ,Alman genelkurmayının beklentileri doğrultusunda Cihad ilan ederek Kafkasya ve Mısır taaruzlarıyla plana destek sağlayan Osmanlının bu bölgelerde ki Müslümanların desteğini alması çok önemli olmasına rağmen gerçekleşmedi.
İngilterenin kanal harekatına cevaben 9 Kasım 1914 te Basraya asker çıkarması tesadüften öte ingiltereyi dünya devleti yapan donanmasının petrol ve akaryakıt ihtiyaçlarını garanti altına almak istemesindendir.Ayrıca İrandaki Abadan rafinerilerindende istifade eden İngilizler Basraya egemen olmakla ıraktaki Osmanlı ordusunun iran üzerine taaruzunada engel olmak istiyorlardı. İngilizlerin tahminlerinin aksine buradaki Türk ordusunda inanç ve cesaret bolca var olduğu halde ne donanım ne asker sayısı nede lojistik imkanlar Irak daki Türk Ordusunun geniş çaplı taaruz harekatları yapmasına imkan vermiyordu.Ancak Almanların İranı Almanya yanına çekmek için verdikleri mücadele ve İngiliz sömürgelerinde yürütülen ‘’İttihad-ı İslam’’ propagandası İngilizleri Türk kuvvetlerini savaş dışı bırakma önceliği getiriyordu.
Basra’nın kaybıyla beraber Türk Genelkurmayı özel harp yöntemini gündeme getiriyor ve ‘’Osmancık Taburu ‘’ adı altında Teşkilat-ı Mahsusa tarafından kurulan gönüllü,seyyar vurucu güçler devreye sokuluyordu.Bu tabur Kasım 1914 sonunda Basra valiliği ve Irak Kumandalığına atanan Süleyman Askeri bey komutasında Bağdata hareket eder.
Bu arada İngiliz ordusu Basra Tahkimatını güçlendirmiş yavaş yavaşda ileri harekatlara başlamıştır.Osmancık taburu cesur işlere imza atmıştır.İrandaki Abadan petrol hatlarının kilometrelerce tahrip edilmesi bunlardan sadece biridir.Ard arda gelen başarılardan hareketle Süleyman Askeri bey sonu hezimetle netilenecek olan Basrayı kurtarma harekatına girişir.Şuaybe de yenilgiye uğrayan Türk kuvvetleri büyük bir savaşçı kaybına uğrar.Kendiside iki ayağından yaralanan Süleyman Askeri Bey bu yükün altında 14 Nisan 1915 te intihar eder.Osmancık Taburu Subaylarından Hamza Osman içinde bulunulan şartları şöyle özetler ; ‘’ Cephanesiz,topsuz,araçsız olmanın yanında elbiseleri parça parça ,gıdasızlıktan iskelete dönmüş vucutlarıyla askerlerimiz genede savaşmaktan ve şehadet şerbeti içmekten kaçınmadılar.’’
Şuaybe de kazandıkları zafer sonucunda İngiliz ordusu kritik bir kararla Dicle boyundan Bağdat nihayi hedef olmak üzere harekata başlar.Çünkü Çanakkale cephesinde içine düştükleri zor durumu hafifletmek adına bağdatın alınmasını büyük bir prestij atağı olarak görmektedirler.
29 Eylül 1915 de İngiliz-Hint ordusu unsurları Bağdatın 160 km güneyindeki Kut-ül Amara ya ulaşır.Genel vali Nixon’ın endişesi Hintli Müslümanların ihanet etmesidir.Bu nedenle General Townshend komutasındaki İngiliz birliklerine süratli taaruz emri verir.İlk temas Bağdata 40 km mesafedeki Selmanpak da olur.Hatta bazı İngiliz birlikleri bağdata 30 km kadar yaklaşabildi ancak sert Türk direniş ve karşı taaruzu nedeniyle ağır kayıplar vererek Kut-ül Amara mevzilerine çekildiler.Bu aceleci hareketlerini Türkler onlara pahallıya maletmiştir.İngiliz başkomutanlığı kesin bir emirle mevzilerin ne şartla olursa olsun terk edilmeyeceğini bildirir.İnisiyatif o beğenmedikleri hakir gördükleri Türklerin elindedir artık.
7 Aralık 1915 ten 29 Nisan 1916 ya kadar General Townshend ve 20 bin askeri yarı daire bir alan içersinde Türk kuşatmasına direnç gösterirler.İngiliz genelkurmayı dehşete kapılmıştır.Önce Çanakkalede Türk direncini kıramamışlar bir de Bağdat başarısızlığı üstüne gelince sömürgelerde Müslüman hareketinden korkmuşlardır.Bu nedenle burada mahsur kalan İngiliz kuvvetlerinin kurtarılması İngilizler için birinci öncelik haline gelmiş Basra daki birlikleri bu maksatla takviye etmeye başlamışlardır.gelen yeni İngiliz birliklerinin maksadı Kuttakileri kurtarmaktır.İngiliz takviye birliklerinin Iraka hereketi üzerine Enver paşa Doğu Anadoludaki 18.Kolordunun Iraka sevkini emreder.18.Kolordunun Komutanı Enver paşanın amcası Halil (Kut) Paşadır.Uğurlanma esnasında Yusuf Kamil Paşanın Halil paşaya hitabı enteresandır ; ‘’ Halil sen Bağdatı kurtaracaksın ama bu yüzden biz Erzurumu kaybedeceğiz.’’.Halil Paşanın bizzat dile getirdiği gibi 18.kolordunun cefakar savaşçıları savaş başlayıp İstanbuldan önce Doğu cephesine sonrada Bağdata geldikleri güne kadar tam 5 bin km yol katetmişlerdir.Gün başına 14 km denk gelen bu zorlu yürüyüşün kahraman neferleri düşmanı gördüğü yerde karşısına dikilmekten asla çekinmemiştir.
 Bu arada Iraktaki Osmanlı komuta konseyi arasında anlaşmazlıklar açığa çıkar.Irak komutanı Nurettin Paşa sayı ve donanım açısından üstün İngiliz kuvvetleri önünde yenilgiden kaçınmak adına kuşatmayı kaldırmak ve geri çekilmek niyetindedir.Halil paşa ise her ne pahasına olursa olsun saldırı taraftarıdır.Bu fikir ayrılıklarının yaşandığı günlerde Iraktaki tüm sivil ve askeri mekanizmanın yöneticisi sıfatıyla Colmar Von Der Goltz yani Goltz Paşa Iraka atanır.Nurettin Paşa görevden uzaklaştırılırken Halil Paşa Dicle gurubu komutanlığına atanır. Halil Paşa ve cesur Türk askerinin hem Kut da sıkışan İngiliz birliklerine hemde yardıma gelen takviye birliklerine yaptığı cesaret sınırlarını aşan saldırılar semeresini verir.5 ay süren çatışmalardan sonra Townshed teslim olur.İngilizler çok ağır zayiatlar vermişlerdir.Kuşatma altındaki General Towshed birliklerinin kaybı 10 bin kurtarmaya gelen birliklerin kaybı resmi olarak 23 bin kişidir.Bizzat Halil paşanın toplattığı İngiliz subay apoletlerinin sayısından saldırıya 30 alayın katıldığı görülür.Halil Paşa daha fazla kan dökülmemesi adına Generale onurlu teslim için görüşmeyi önerir.Görüşme İngilizlerin İsteği üzerine Dicle kıyısında yapılır.İngiliz heyeti Halil paşayı para ile satın almak ister.İki milyon sterlin karşılığı İngiliz birliklerinin çekilişine imkan tanıması istenir Halil paşadan.Paşanın tepkisi çok serttir.Altı patlarını çeker masaya koyar ,onurlu askerler olarak görüşeceklerini zannettiğini söyleyip ünüformalarının onuruna yakışır şekilde davranmalarını tabiri caizse emreder.Ayrıca çariçe II.katerinadan hediye kabul eden Mehmet paşa devrinde olmadıklarını hatırlatır.Böylece 24 Nisan 1916 da 500 ü subay 14500 İngiliz askeri esir alınır.Townshend ve askerleri teslim olurken Türk ordusu Alman Generallerin idaresinde ikinci Süveş kanal harekatını başlatmıştır.Kut zaferi İngiliz tarihlerinde ‘’ Turkish Untender Mercy ‘’ tabiriyle geçer yani ‘’Acımasız Türk İnsafı ‘’. İkinci kanal harekatının temmuzda başarısız olması üzerine İngilizler çok etkili olacak bir ayaklanmayı ‘’Anti Cihad’’ ve Pan Arap propagandasıyla Hicazda Şerif Hüseyin adlı eşkıyanın önderliğinde başlatırlar.Irakı unutmuş gibi gözükmelerine rağmen petrol için bölgeye hakim olmanın öneminin farkında olan İngilizler çanakkaleden çektikleri birlikleri bölgeye sevk ederler.İngilizlerin asker sayısı çanakkaleden gelen birliklerle beraber Türk kuvvetlerinin sayısının dört katına çıktığı gibi donanım ve lojistik açısındanda İngilizler tüm sıklet merkezini bu bölgeye kaydırır. İngilizden daha büyük düşmanı açlıkla mücadele eden Türk kuvvetleri Halil Paşa ve Kazım (Karabekir) beyin komutasında esarete düşmeden düzenli bir şekilde çekilir.24 Şubat 1917 de Kut 11 Mart 1917 de 367 yıllık Türk şehri Bağdat düşer.1917 sonunda düşen Kudüsle beraber bir nevi intikam almışlardır İngilizler.Iraktaki askeri hareketliliğin durduğu bu günlerde Ekim 1918 de Suriye üzerine nihayi saldırı başladığı zaman Iraktaki İngiliz birlikleride kuzeye doğru ilerleyişe geçer.30 Ekim 1918 de Mondros Mütarekesi imzalandığı vakit Musul ve petrol havzalarının kontrolu hala Osmanlının elindedir.İngilizler buna aldırış dahi etmez ve havzaları işgal ederler.
İngiltere Irak için 100 bini aşkın savaşçı güç seferber etmiştir.Çok ağır şartlar altında kazanılan Türk zaferi Kut-ül Amaranın tarihte hak ettiği şekilde bahsedilmesi unutulmaması unutturulmaması dileğiyle.
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder