24 Şubat 2012 Cuma

Doğu Cephesi
Birinci Dünya savaşı boyunca Osmanlı 4 cephe açmıştı.Çanakkale,Suriye,Irak ve Doğu Cephesi.
Bunlardan ilk üçü gelişim süreçleri itibariyle dar yada sıkışmış cephe haline dönüşür.Yani Çanakkale muharebeleri Gelibolu yarımadasına,Suriye cephesi Akdenizden Şeria nehrinin doğusuna ,Irak cephesi ise Dicle nehrinin iki tarafına sıkışırken Doğu Cephesi harekatları Karadenizden Hamedan’a (Batı İran) kadar olan yaklaşık 1000 km. lik bir hatta, karşılıklı olarak 16 kolordunun 10 süvari tümeninin birbirlerine karşı yerine göre siper,yerine göre saldırı,yerine göre kale ,yerine göre yarma savaşları yaptığı bir mücadele olmuştur.
Bu yönüyle Osmanlının savaştığı diğer cephelerden farklıdır.Ancak popüler bir yaklaşımla Doğu Cephesi uğraşları bildik anlamda savaşın sadece bir bölümünü oluşturan Sarıkamış harekatına yada harekatın doğruluğu yanlışlığı Enver Paşanın hatalı hatasız oluşu üzerine tartışmalara indirgendiğinden bu cephede yapılan diğer fedakarlıklar kahramanlıklar destanlar hak ettiği ilgiyi bulamamıştır.Ayrıca bu cephede Türk tarafının çetin doğa ve lojistik imkansızlıklara rağmen cesaretle sağladığı savaş alanlarındaki zaferlerin taçlandırılmak yerine gölgede kalmasına sebebiyet veriyor ki bu çok üzücü.
Doğu Cephesinde Türklerin genel anlamda I.Dünya savaşının sonuçlarını nasıl etkilediklerini irdelemek bu cephede ve diğer cephelerde yapılan fedakar işlerin ne derece önemli olduğu açıklayacaktır.
Rusların savaş öncesi planları direnemiyecek yada aktif olmayacak bir Türkiye üzerine kurgulanmıştır.Türkiye tarafsız kalırsa Ruslar tüm güçlerini Almanya üzerinde yoğunlaştıracaklar zaferden sonra sıra ebedi emelleri Anadoluya gelecekti.Diğer Rus taktik planı ise Rusyanın sadece Türkiye ile savaşması üzerine idi.Türklerin Almanya yanında harbe girmesi ise bu taktik planların tümünün rafa kalkması demekti.Savaş boyunca Ruslar sürekli kayıpları kapatmak suretiyle Kafkasya ve Doğu Anadoluya 1,5 milyon asker sürdüler.Avrupa cephelerinden çekilen bu askerler Alman çıkarları için uygundu.
Mareşal Fevzi Çakmak’ın bu konuda çok ilginç tespitleri vardır.Fevzi Çakmak’a göre Alman general Erich Von Falkenhayn ,batıda sert savunma yapmak yerine Rusların Kafkasya zafiyetinden yararlanıp asıl kuvvetleriyle Rusları kesin yenilgiye uğratmaya çalışsa,balkanlarda Sırbistan üzerine yürümek gibi gereksiz işlere girmese,Kafkasyada 1,5 milyon Rus’u ,Irak Suriye ve Çanakkalede 1,5 milyon müttefik askerini oyalıyan uğraştıran hırpalayan Türk kuvvetleri sayesinde ,Romanya ve İtalya tarafsız kalabilecek,Amerika henüz savaşa dahil olmadan Fransa ve İngiltereye karşı bir Alman-Türk-Avusturya zaferi gündeme gelebilecekti.
Türkler hangi açıdan bakılırsa bakılsın savaşın gidişatını sonuçlarını-ki bu savaş Türkler için yenilgi advedilsede-etkileyen en önemli faktör olmuşlardır.
Bahsi geçen ana cepheler hariç Cezayir.Tunus,Trablusgarb ve Aden de,Avrupada ise Makedonya ,Galiçya ve Romanya da toplam 6 milyon müttefik askeri Türk ordularıyla uğraşmak zorunda kalmıştır.Büyük Rus insan kaynağına rağman Türk direnci savaşın iki yıl daha uzamasına neden olur.
Fransız harp tarihçisi Larcher ‘’I.Dünya savaşında Türk harbi’’ adlı eserinde Almanların Avrupada Rus ve İngilizler karşısında cephelerde tutunabilmesinin yegane sebebi Türklerdir der.Ayrıca Türkler yüzünden Rusyada ihtilalin hız kazandığını ,savaşın uzak cephelere yayılmasıyla beraber iki yıl daha uzadığını yazar.
Türklerin kanlarıyla savaşı iki yıl daha uzatması her iki tarafta iyice hırpalandığı için Avrupalı müttefiklerde Almanyayı ezmek yerine barış yapma isteğini doğurur.Bu şekilde Alman toprakları bizim gibi büyük bir işgal acısı görmeden savaşa son verildi.Oysa Almanyanın müttefikler tarafından ezildikten sonra paylaşım ve bölünme haritası masa üzerindeydi.Almanya I.Dünya savaşı sonunda bizim kadar ağır bir işgal acısı yaşamadıysa dökülen her bir Türk kanı için her bir Almanın müteşekkir olması gerekir.Ancak barışa giden yolda müttefiklerimizin ihanetleri ayrı birer tartışma ve yazım konusudur.
2 Ağustos 1914 teki seferberlik emrine göre Türk Doğu ordusu 3.Ordu ,alanı 6 bölgeye ayırarak ,Rus ilerlemesi halinde özellikle Erzurum da kuvvetli savunma yaparak ,Ardahan ve Batum üzerinden taaruz maksatlı yığınağa başlar.Aynı anda Rus ordusu da yeni birliklerle bölgeyi takviye eder.Rusların en büyük korkusu Kafkasyada bir Türk-İslam ihtilalidir.Bu konuda en sert tedbirleri uygulamaktan çekinmezler.
29 Ekim 1914 de ki meşhur Karadeniz limanları baskınından sonra Ruslar 1 Kasım 1914 de genel taaruza başlar.Köprüköy Muharebeleri (6-13 Kasım 1914) ve Azap Muharebeleri (14-18 kasım 1914) ilk mücadelelerdir.Bu muharebelerde M.F. Çakmak’a göre Ordu komutanı İzzet Paşa ile Enver Paşa arasında ki fikir ve taktik ayrımlara rağmen hareket serbestiyesi verilen birliklerin üstün gayretli taaruzları sayesinde bu muharebeler kazanılır.18-21 kasım 1914 arası Artvin batısındaki Rus karakolları yüzlerce esir ile birlikte ele geçirilirken Artvin ve Borçka Türklerin eline geçer.19 Kasım 1914 Tutak Muharebesi ki Ruslar ezici bir çoğunlukla saldırırlar.Ancak Türk ihtiyat süvari birliği yetişir.Abdülmecid Bey 300 süvarisiyle düşman üzerine cesaret ve akıl sınırlarını zorlayan bir saldırıya başlar.Rus topçusunun süvarimiz üzerine ateşini desteğe gelen Türk topçusunun ateşi zanneden mevzideki alaylar genel hücüma kalkar.Oysa meydanda tek Türk top bataryası dahi yoktur.Rus süvarisi ve piyadesi sayıca ezici çoğunluğa sahip olmasına rağmen bir anda bozgun havasına girer,delice Türk taaruzu Rus birliklerini böler,binlerce ölü ve mühimmatı geride bırakan Rus kuvveti çekilir.Panik halinde Ağrı ovasına kaçan 1.Kazak Tümenini 261.Türk Alayı kıstırır.Çatışmalar çok çetin çok kanlı olur.İşte unutulan yada Sarıkamış tartışmalarının gölgesinde kalan Türk zaferlerine küçücük örnekler.
Sarıkamış Harekatına kadar çok geniş bir sahada Azerbaycan-Van ve Revandiz-Tebriz hatlarında geldilerle gittilerle zaferle mağlubiyetle kanla dolu çatışma ve harekatlar sürer.
Sarıkamış harekatı hep Allahuekber dağındaki kayıplarımız ile özdeşleştirilse de doğu cephesindeki eş güdümlü büyük bir hamlenin sadece bir ayağıdır.Bu arada Harekatta olan ordumuza yiyecek ,erzak ,kışlık melbusat getiren üç gemimiz İstanbuldan Trabzona giderken 7 Kasım 1914 de batırıldığını hatırlatmakta yarar var.Tonlarca malzeme yüklü gemiler eş güdüm ve eskortla Trabzona ulaşabilse harekatın kaderini ne derece etkilerdi uzun bir tartışma konusu.Bu gün bacak kadar çocuklar bin kusur yolcunun öldüğü Titanic in ismini ezbere biliyor ancak 3000 i aşkın vatan evladının şehid olduğu nakliye gemileri Bezm-i Alem,Bezm-i Ahmer ve Mithat Paşa gemilerinin adlarını bilen duyan anan var mı acaba.Soğuk karanlık denizlerde kaybolan o 3000 vatan evladının da ruhu şad olsun.
Sarıkamış harekatının askeri yönü askeri tarihçilere kalsın isterim.Taktiksel anlamda yargılamalar şöyle olsaydı böyle yapılsaydı tarzı değerlendirmeler bizi aşan şeyler.Ancak zayiat sayısının yüksekliği bir zaferi yüceltmediği gibi zayiatın azlığıda anlamını daraltmaz.Örnek vermek gerekirse Kurtuluş savaşının anlamı ve sonuçları şehid ve yaralı sayılarına bakılarak başka bir savaşla kıyaslanabilir mi?
M.F. Çakmak Sarıkamış harekatını çok güzel özetliyor.’’Cengiz Hanın bir sözü vardır.Yesuntay gibi ender özelliklere sahip bir komutan yoktur.En uzun yürüyüşlerde yorgunluk açlık susuzluk duymaz ancak askerlerini de kendi gibi zanneder.Komuta ettiği kişilerin açlık susuzluk ihtiyaçlarını anlayamaz.İşte iki genç komutanımız herkesi kendileri gibi görerek kuvveti boşa harcadılar.13 ve 16 Aralıkta ki Rus panik ve bozgunundan istifade etmeyerek yenilgiye zemin hazırladılar.’’
Maslofski ; ‘’Soğuktan donan Türkler son kurşunlarını atmışlardı.Kazanmalarına ramak vardı .Bu planın başarısı halinde faydaları tartşılmazdı.Türklerin sabır ve cesaretini Almanlar hiç anlayamadılar.’’
İngiliz General Townshend ‘’Türk askerinin cesareti muhakkak.Yarı aç ve çıplak Türk ordusu öyle bir kararlılık gösterdiki az kalsın başarıyorlardı.’’
Guze ‘’ Bu harekat başarılabilseydi Azerbaycan ayaklanması,Bakü petrol kuyularının elde edilmesi mümkün olurdu’’
Sarıkamışa katılan Türk asker mevcudu 112.000 kişidir.Erzurumdan gelen 6000 kişilik destek taburlarıyla toplam 118.000 mevcut harekata katılmıştır.Rusların kuvvetide bu civardır.Ruslar çoğunluğu yaralı ve hasta olmak üzere 7000 civarı esir almışlardır.Rus ordu kayıtlarında üç ayrı kaynak karşılaştırıldığında Rusların 23000 civarı Türk cenazesini toprağa verdiği öğreniliyor.Özellikle 11.kolordunun Türk tarafında kalan donarak kayıplarıda buna eklenirse 33 bin şehid ve 7000 esir toplam 40000 kayıp verilmiştir.Rus kayıtlarıda Rus kayıplarının 30 bin civarında olduğunu yazar.Uzun yıllardır telaffuz edilen 90 bin rakamı Fransız Larcherin tahmini rakamıdır.Larcher Türk 150.000 diye veriyor.90 bin şehid ve 12000 sağ dönen diye yazıyor.Bu durumda Rusların 40 ila 50 bin esir alması gerekirki durum hiçbir kaynakça doğrulanmaz.Rakamın yüksek telaffuz edilmesinin sebeblerinden biri de sağ dönen ancak firari durumunda olanlar yada hareket serbestisi olduğu için çetelere katılanların tam sağlıklı kayıtları olmadığı içindir.Ancak şartların ağırlığı hastanelerin ihtiyacı karşılamaması tıka basa dolu olmasıyle beraber tifo tifüs dizanteri ve benzeri hastalıklardan ölenler yada çekilme esnasında doğa şartlarına yenik düşenlerde dahil Türk kaybı kaynaklarca 60000 olarak değerlendirilir.
Bu galibiyetten cesaret alan Ruslar Odessa da toplanmakta olan 7.Orduya kuvvet kaydırarak tekrar İstanbulu işgal hevesine kapıldılar.Yavuzun yaralı olmasından cesaretle Rus donanması boğaz yaklaşma sularını bombalar.İkinci kez geldiklerinde onarılan Yavuz ve donanma Rus donanmasını geri püskürtür.
1915 yılı baharında Ermenilerle birleşerek güçlenen Rus birliklerinin taarruzu başarılı oldu. Ruslar, Van ve Malazgirt'i aldılar 22 Temmuzda başlayan karşı taarruzla Van ve Malazgirt 25/26 Temmuz 1915'te kurtarıldı. 1916 yılında Grandük Nikolas, Rus kuvvetlerinin başkomutanı olunca, Ruslar Kafkasya'daki kuvvetlerini artırarak taarruza geçtiler. 16 Şubat 1916'da Erzurum düştü. Trabzon'a da bir kolorduyla ilerlediler. 3. Ordu, Kemah-Refahiye-Tirebolu hattına çekildi. Mart 1916'da Bitlis, Muş, Van, Hakkari de Ruslar tarafından işgal edildi. Hükümet, Çanakkale Bölgesinde bulunan 2. Ordu'yu Kazım Karabekir komutanlığında doğu cephesine kaydırdı. 10 Mart 1916'da atama emrini alan Mustafa Kemal, Edirne'den Diyarbakır'a kaydırılan 16. Kolordu'nun komutanı olarak, 15 Mart 1916'da Doğu Cephesinde göreve başladı. 7/8 ağustos 1916'da Muş ve Bitlis Ruslardan kurtarıldı. Yıl sonuna kadar Ruslarla savaşa devam edildi. 1917 yılında Rusya'da iç karışıklıklar başladı. Ekim 1917'de Bolşevikler devrimle yönetime el koydu. Yıl boyunca Rus birlikleri işgal ettikleri topraklardan çekildiler. 18 Aralık 1917'de Ruslarla Erzincan Mütarekesi yapıldı. Mütarekeden sonra Rus kuvvetleri Doğu Anadolu'yu tamamen terk etti. 1917 kışı, hem Türkler hem de Ruslar için güç şartlarda geçti. Soğuk ve hastalıklar sebebiyle iki tarafta ağır kayıplar verdi. Daha sonra 3 Mart 1918'de Brest Litovsk anlaşamsı yapılarak Kars, Ardahan ve Batum'un Osmanlı İmparatorluğu'na bırakılması saptandı. Rus birliklerinin geri çekilmesi üzerine, savaş sırasında kurulmuş bulunan Ermeni taburları Türk halkına saldırdı. 3. Ordu Ermeni çeteleriyle savaşmak zorunda kaldı. Ermeni kuvvetleri bozguna uğratılarak Nisan 1918 sonuna kadar, Kars, Ardahan, Batum kurtarıldı ve Gümrü'ye girildi.
(Sürece Devam)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder