24 Şubat 2012 Cuma

1897 Türk-Yunan Savaşı ; Savaşın görünen sebebi Osmanlı eyaleti Girit adasıdır.Bu yıllarda ada nüfüsünun %30 müslümandır.İlki 1841 de olmak üzere 1856,1864 ve en büyüğü 1866 da olmak üzre ada Rumları Yunanistana ilhak ülküsüyle ayaklanmışlardı.İsyanlarda Yunan ve İngiliz maddi manevi desteği açıktır.
1888 de adadaki huzursuzluklar artar ve yeni bir Rum isyanı çıkar.İsyan kısa sürede yerel Türk kuvvetleri tarafından bastırılır.Ancak padişah II.Abdülhamid Rumlara tanınan kendi dilinde eğitim özgürlüğü gibi bir takım ayrıcalıkları askıya alır.Giritte ki Osmanlı genel valisi olağanüstü yetkilerle donatılır.Rum çeteler adanın düzenli birliklerin ulaşamıyacağı dağlık kesimlerde Yunan silahlarıyla giderek daha organize bir tehdit haline geliyor Müslüman halk arasında terör estiriyorlardı.Ancak öyle bir dezenformasyon vardı ki tüm Avrupa Hristiyan halkın gördüğü eziyetten bahsediyordu.Emperyal güçler adayı abluka altına almadan Padişah emriyle adaya destek kuvvetleri çıkarılır,çetelerin geçici anlamda beli kırılır.
Osmanlı ordusu Balkanlarda ve Egede farklı bir savaş tarzıyla karşılaşıyordu.Düzenli ordular belli şablon taktiklerle düzenli ordularla savaşmak için eğitilirler.Osmanlı ordusuda böyle bir orduydu savaş alanına çıkar belli taktikleri uygular yenilir yada yenerdi.Günümüzde gerilla harbi diye adlandırılan düzensiz milislerin hiçbir savaş taktiğine yada harp alanı centilmenliğine uymayan çaresiz sivillere karşıda amansız taktikleri Osmanlı ordusu içinde yeniydi,ancak zaman içinde bu özel harp taktiklerini Balkanlarda Komitacı avında Osmanlı ordusuda elinden geldiğince kullanmıştır.
Bir diğer çarpıcı nokta 1829 yılında bağımsızlığını ilan eden Yunanistan medeniyetlerinin temelini antik Yunaninastana bağlayan Avrupanın kayıtsız şartsız desteğiyle büyük bir kara ordusu ve donanma kurmuştu.Ancak 12000 mil kıyı şeridine denizaşırı topraklara sayısız adaya sahip Osmanlı donanması gemi adedi olarak değil belki ama vurucu güç olarak çok çok gerilerde kalmıştı.Yeni yeni başlayan yeni donanma yaratma hareketinin bu döneme rastlaması büyük talihsizliktir.
İngiltere ve İtalyanın adayı ablukasına maalesef engel olunamamıştır.Rum tecavüzleri karşında Türklerde silaha sarılmış Türkler sahil ve kıyı kasabalarda birleşirken Rumlar iç ve dağlık kesimlerde örgütlenmiştir.O güne kadar silahsız kolay av olan Türk yerleşimciler hayatları namusları adına savunmaya geçmişlerdir.Olaylar hem Yunanistanda hem İstanbulda büyük heyecanlara sebebiyet vermiştir.Ancak ada abluka halinde olduğu üzre biz adaya yani kendi toprağımıza donanmamızın sadece adı olduğu üzere asker yada gönüllü gönderemezken ablukaya rağmen binlerce Yunanlı gönüllü Girite çıkabilmiştir.
Olayları yatıştırmak adına adaya Ortodoks vali bile atandıysada Ortodoks valinin ilk emri canını malını korumak üzre silaha sarılmış Müslümanları dağıtmak olunca yerel Osmanlı komutanları emre uymamamış mücadeleye katılmışlar durum daha da içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir.
Osmanlının içinde bulunduğu ateş çemberinden yaralanmayı düşünen Yunanistan artık zamanıdır deyip 14 Şubat 1897 de Albay Vasos komutasındaki birliklerle Girite çıkar.Uzun yıllar sonra 1970 lerde Kıbrısta Albay Grivas’ın Türklere yaptığı zulüm Vasos’un 1897 de Giritte Türklere yaptığı zulüm ve işkencenin yanında oldukça masum kalır.Donanması sadece isim olarak var olan Osmanlı çaresizce seyircidir.İstanbul infial halindedir.
Avrupalıların sözde arabulucukları ada halkını sözde korumaya yönelik ablukalarının Giriti Osmanlı anakarasından koparmaktan başka bir maksadı olmadığı anlaşılıyor.Giritte Avrupalıların şımarıklığına göz yumduğu Yunan daha da cesaret kazanır Yunan ordusu kuzeye harekata başlar.Teselyaya yürüyen Yunan ordusunun öncü çeteleri Osmanlı sınırını 15 km kadar geçerek köyleri kasabaları basarlar.Pençeleri kopartılmış yaralı aslan son bir gayretle kükrer 17 Nisan 1897 de Yunanistana savaş ilan edilir.
Osmanlı ordusunun başında Sedarı Ekrem Gazi Ethem Paşa Yunan Kuvvetlerinin başında ise Yunanistanı ileride Anadolu macerasına sürükleyecek Veliahd prens Konstantin vardır.Osmanlı ordusu bu savaşta klasik taktiklerinin dışına çıkmış İngiliz ve Fransız ekolünden kurtulduğu üzre Alman ekolüyle özelliklede Goltz paşanın Alman-Prusya süratli hücum felsefesiyle savaşıyordu( Baron Colmar Van der Goltz ; Binbaşı rütbesindeyken Osmanlı ünüforması giymiş Prusyalı Subay.Ordunun modifiyesi konusunda II.Abdülhamid döneminde büyük faydaları dokunmuştur.Bir Osmanlı ve Türk sevdalısıdır.Modernizasyon kapsamında Krupp ve Mauser firmalarının Osmanlıya yatırım yapmalarını sağlamıştır.Bağdatta I.Dünya savaşı esnasında Tifüsten ölmeden önce vasiyeti hem Türk hemde Alman bayrağına sarılarak İstanbula defnedilmek olmuştur.)
Savaşın iki cephede yapılması Teselyayı ikiye ayıran Pindos dağları yüzünden kaçınılmazdı.Teselya ve Epir cephe hattı olarak iki merkezde savaş cereyan etmiştir.Goltz paşanın planı Türk harp konseyininde onayıyla plan Teselya hattında ki Yunan birliklerini süratle ezerek Atina ya yürümektir.Atina nın tehdidi Epir bölgesindeki Yunan birliklerinin de direncini kıracaktır şeklindedir.93 harbinin Yorgun savaşcısı bir kez daha kendini küllerinden yoktan var edip savaş meydanındadır.Yunanlılarda tam tersi bir düşünceyle Epir cephesine daha fazla kuvvet yığmış görece olarak Teselyayı daha az tahkim etmişlerdir.Kuvvet dengesi şöyledir Osmanlı Epir cephesinde 28000 Teselyada 63000 kişilik bir kuvvetle mucadele etmiş Yunan tarafı ise Epir de 65000 Teselyada 43000 kişilik bir kuvvetle mucadele etmişlerdir.Başlangıçta Epir cephesinden gelen kötü haberler ve geri çekilş moralleri bozsada Teselyada ki Türk kuvvetlerinin süratli ilerleyişi ve Yunan cephe hattını yarması Epir cephesindeki Türk askerinide çoşturmuş bozgun bir anda karşı taaruz ve zafere dönüşmüştür.Öldü denen Osmanlının tokadı Yunana Pırnar ve Losfaki meydan savaşlarında patlar( Adları Kosova yada Mohaç kadar meşhur değildir ama ölen evlatlar en az o meydanlarda ki kadar cesurdur)Bu başarılar üzerine Avrupalıların araya gireceğinden emin olan Padişah ve Devlet ricali Başkomutan Gazi Ethem Paşaya yıldırım hızıyla Atinaya yürümesini emreder.Serdarı Ekrem 24 Nisan da Yunan ordusunun karargahı Tırhalayı istila eder.Ertesi gün Salamvira nehrini geçerek Larissayı ele geçirir.Ardından Farsala ve Veletsin meydan savaşları kazanılır.17 mayısta Türk kuvvetleri Prens konstantinin komuta ettiği son yunan savunma hattı Dömeke ye dayanır.Dömeke Meydan savaşında Yunan ordusu tamamen dağıtılır prens kaçar.Artık Atina ile Osmanlı ordusu arasında düzenli tek bir yunan askeri dahi yoktur.19 Mayıs 1897 günü Türk ordusu Atina avucunda olduğu üzere durur.Çünkü Avrupalılar ateşkes demiştir.Elde olan da imkan da budur.Barış konferansı 3 haziranda başlar tarihimiz için ibretlik bir anlaşma olarak Osmanlı dört milyon altın savaş tazminatı alır, Teselya Yunanistana bırakılır !!!Girit Adasının özerkliği ve yabancı tahakkümü resmen tanınır!!!Bir ay içinde Giritteki Osmanlı kuvvetlerinin çekilmesi kabul edilir!!!Bir Yunan prensinin adaya vali olarak tayini!!! Yahu kim galip kim mağlup?
Savaşın çarpıcı gerçeklerinden biri Osmanlı ordusunun cesaret ve kanla yazdığı zafer içinde bulunulan felaketvari durumlardan ötürü masabaşında mağlup gibi yaptırımların kabuluyle sonuçlanmıştır.Donanmanın sadece adı var olup kendi olmadığından galip olduğumuz bir savaşta Girit gibi en az Kıbrıs kadar önemli bir adanın elimizden çıkmasına engel olamamışızdır.Diğer bir değerlendirmede şu yönde yapılabilir,Osmanlı 93 harbi göçmenlerini –ki sayıları milyonu aşkındır bu gün dahi bu süratte böyle bir akın olsa istihdam çok zordur-içinde bulunduğu durum itibariyle mucizevari bir şekilde Anadoluya yerleştirmiş ve göçmenleri tarım sektöründe istihdam etmiş bu yeni iş gücü Rus harbinden önce yaşanan iki büyük kıtlığın bir daha yaşanmaması adına yaralı olmuştur.Yunan ordusu karşısında kıtlık açlık yaşanmaması bu istihdam sayesinde olup ordunun lojistiğinin yerine ulaşması demiryolu yatırımlarının ne derece önemli olduğunu göstermiştir.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder