24 Şubat 2012 Cuma

 Prut bataklıklarında cereyan eden hadiseler gerçekten enteresan.Ancak ne Rus resmi kayıtlarında nede Osmanlı vakainüvis kayıtlarında o zamanki Serdar-ı Ekrem ve Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa ile Çariçe Katerina arasında yüzyüze bir görüşme olduğuna dair hiçbir kaydın olmadığını söylüyor objektif kaynaklar.Birde Prut savaşına şu gerçeklikle bakmak lazım ,2.Viyana sonrası Karlofçaya uzanan bozgun sonucu durum ortadadır ,Osmanlının Hristiyan birliği dahi iç düşmanlarlada mücadelesi ortadadır.Rus resmi kayıtlarında Rus çarı Petro’nun durumun ümitsiz olduğuna dair başşehire yolladığı mesajlar hakikattir.Prut savaşına uzanan sebep tarih kitaplarında İsveç kralı XII Karl’ın mağlup bir halde Rus orduları önünde mülteci olarak Osmanlı topraklarına sığınması ve onun peşindeki birliklerin Osmanlı topraklarına tecavüzü olarak yazılsada biribirine diş bileyen ve coğrafi hakimiyet mücadelesi veren dahası tüm politikalarını Avrupada kaybettiği toprakları geri almak adına seferber etmiş bir Osmanlı ile Sıcak denizlere dolayısıyle ticaret yollarına inmek ve doğu Romanın yeni mirasçısı olduğu ilan eden Rusya arasında sadece bir kıvılcımdır.Osmanlının bu savaş ilanını sadece İsveç hanedanını korumak adına ilan ettiğini düşünmek hayalperestlik olur.Prut savaşını anlamak için başkomutanla yani Baltacı ile empati kurmak gerekir.Harp tarihi olarak baktığınız zaman Baltacı Mehmet Paşa emrine seferber edilen ve Rus ordusuyla kıyaslandığında nitelik olarak düşük kuvvetleri kullanabileceği en efektif şekilde kullanmıştır.Bu zaferi Rus ordusunun kesin imhasıyla sonuçlandırmak zaten Türk savaş konseyinin yola çıkış planı değildir.Bu dönem masa başı diplomasinin ortaçağ aldığım benimdir kuralının önüne geçtiği ,uluslar arası ilişkilerin geliştiği ,bu savaşı savaşın taraflarıyla beraber diğer Avrupa devletlerininde izlediği ve olası taraf olabilecekleri bir savaştır.Yeni bir kutsal ittifak korkusu Osmanlının baş ucu korkusudur o zamanlarda.Başkomutanın elindeki savaşcı unsurlar veya lojistik imkanlar yani gidebileceği yer bellidir.Ayrıca bu dönem Yeniçeri askeri örgütünün aşırı derecede bozulma yaşadığı dahi yeniceri teşkilatına güvensizliğin had safhada olduğu dönemdir.Ayrıca Kırım Hanlığının seferber ettiği birliklerin Viyana önlerinde ki ihaneti hala akıllardadır.Avantajlı bir anlaşma o zaman Osmanlı için iyi tercihtir.Aslında anlaşma ile elde edilen kazanımlar tartışılabilir.1701 istanbul anlaşmasıyla kaybedilen Azak geri alınır gene İstanbul anlaşmasıyla sabit Rusyanın İstanbulda daimi elçi bulundurma hakkı kaldırılır.Kısacası pek çok kaynağın ortak paylaşımı olduğu üzre içinde bulunulan durum gereği bu zaferin Rus ordusunu kesin imhayla Moskova yolunu açmadığı yada Moskovaya yürüyecek durumda olmadığımız hakikattir.Ancak tartışılması gereken bu anlaşmadan gerekli kazançları Osmanlının neden elde edemediğir. Maalesef bu bilgilerin çoğuna yabancı kaynaklardan ulaşıyorsunuz.Dört yüz yıllık vakainüvis kayıtlarına yani Osmanlı devlet arşivlerine ilk elden ulaşmak mümkün gibi gözüksede aslında mümkün değil.Bu kadar konuyla ilgili akademik kariyerli insanımız bu amaçla birleştirilse artık var olmayan bir hayaletten yada yanlışıyla doğrusuyla tarihimizden korkmasak şu arşivler gümüz Türkçesine çevrilip internetten yayınlansada biz de artık şehir efsanelerinden yada kişisel yorumlardan kurtulsak.Emin olun farelerin yediğinden,işgal altında talan olandan yada gece bekçisinin çalıp sattığından kalanlar insanımızı aydınlatmaya yeter.
Bahsettğiniz üzre 93 harbi diye Türk tarihine acı olarak yazılmış büyük göç yada kahramanlık destanları olarak bu harbin gelişim sürecini yazmadan önce amiyane tabirle artık sonuçları itibariyle egemen ve etken bir aktör olmaktan çok inisiyatif sahiplerinin masa başındaki argümanı olmamıza sebebiyet veren 1768-1774 Rus savaşını konuşalım isterim.
1739 Belgrad anlaşmasıyla Osmanlı uzun sayılabilecek bir barış dönemi yaşar.Ancak Ruslar yukarıdada uzunca bahsettiğimiz milli hedefleri gereği Osmanlı sınırlarında yeni kaleler yeni yığınaklar yaptıkları gibi din ve mezhep propagandalarıyla Osmanlı iç işlerini karıştırdıkları gibi yeni ordularıyla Lehistanı istila eder.Bu başarının verdiği coşkunun yeni hedefi Osmanlı topraklarıdır.III.Mustafa Osmanlı padişahıdır bu dönemde ,aynı dönemin sadrazamı Mehmet Ragıp paşadır.Paşa kesin barış ve diplomasi taraftarıdır ,Rusya ile savaşı ve düşmanı yok etme hevesindeki III:Mustafanın önündeki yegane engeldir.Rusların Lehistanı işgaliyle eş zamanlı olarak Sadrazam ölür.1768 de III:Mustafa nın başkanlığında toplanan Osmanlı Devlet ricali Rusyaya Lehistan işgaline derhal son vermesi için çok sert bir ültimatom verir.Rus diplomatik heyetleri İstanbulda tutuklanır Yedikuleye hapsedilir.1769 baharında Rusyaya savaş ilanı İstanbulda halkın müthiş sevinç gösterileriyle karşılanır.Halk gece uyumaz o gece yüksek Osmanlı ruhu şehirdedir Fatihin Yavuzun Kanuninin torunları şanlarına layık şekilde gasp edilen topraklarını geri alacaktır.Devrin önemli aristokratlarından olan ve diplomatik barış taraftarı Ahmed Resmi Paşa savaş tarftarlarını şu kelimelerle eleştirir: ‘’ Bunlar Kızılelmeyı Boğdandan gelen Alyanak elma olarak bilen cahillerdir.’’
Aynı heyecanı yaşayan ,Hakanın savaş ilanını büyük bir şevkle karşılayan diğer bir grupta Kırım Hanlığıydı.31 Ocak 1769 da Kırım hanı Giray Han İstanbulun icazeti ve emri olduğu üzere yüz bin süvarisiyle Rusya içlerine üç koldan girer.Bu sürpriz saldırı Rusları dehşete düşürürken hazırlıksız Rus kuvvetleri ,köyler ,kasabalar Türk ve Tatar süvarilerinin nalları altında çiğnenir.Ancak Rusların o dönem şansı olduğu üzre Rus tahtında çariçe II.Katerina oturmaktadır.Sakın Baltacıyla adı geçen Petronun karısıyla karıştırılmasın.Bu gün itibariyle tüm Rusyada meydanlardan sökülen Lenin vs heykellerden sonra meydanları süsleyen iki Rus büyüğünün heykelleri bu boşluğu doldurur.Deli Petro ki onlar Büyük Petro der ve ardılı tescilli Türk düşmanı II:Katerina.Ancak empati kurup Rus gözüyle bakarsanız ikiside Rus milli menfaatleri için yüksek seviyede çalışmıştır.
Bu bağlamda amansız ve sürpriz bir saldırı silsilesiyle karşı karşıya kalındığı sınır boylarındaki Türk-Tatar süvarilerinden kaçan halkın yaşadığı dehşet II.Katerinaya iletildiğinde hiç diplomatik anlayışa uymayan emrini verir.Türk teşkilat yapısını iyide bildiği için çariçe Siropilo adlı bir Rum hekim vasıtasıyla Kırım Hanı Girayı zehirletir.Büyük bir seferberlik harekatı başlatır.Rus kuvvetleri derhal bu bocalamadan yaralanıp karşı taaruza geçer.Osmanlı ordularıda artık savaşa dahil olmuştur.Rus kraliyet ailesinden Prens Galçin komutasındaki bir ordu Hotini kuşatır ancak burada yetişen Osmanlı kuvvetleri karşısında yenildikleri gibi toparlanıp yaptıkları ikinci taaruzda Osmanlı güçleri karşısında erir.Ancak bu Türk harp tarihinin enteresan anektotlarından biridir iki kez harp meydanında mağlup ettiği düşmana Osmanlı kayıtların göre Zahire yokluğundan yani ikmal olmadığından,yani açlıktan yenilir Türk askeri.Bu esnada Osmanlı Başkomutanı askerliğin a sından anlamayan Mehmed Emin Paşadır,derhal azledir yerine Hotin savaşı komutanı Moldovancı Ali Paşa getirilir.Osmanlı bu dönemde hala genel taaruz halindedir.Türk orduları Dinyester nehrini geçer ve Podolyada toplanmış Rus orduları üzerine kesin imha için ver güçleriyle taaruz eder.Ancak Ruslar yeni harp taktikleri uygulamaktadır.Bir kısım Osmanlı askeri geçtikten sonra köprüleri daha önceden yerleştirdikleri patlayıcılarla uçururlar.Karşı kıyıya geçen Türk akerleri ne kadar cesaretlen döğüştü isede kıyımdan kurtulamaz.Yeni inşa edilen köprüler dahi geçmeye çalışan askerlerde Rus topçusunun isabetli atışlarından nasibini alır.Ama şunu bilmemiz lazım bizim tarihimiz öyle bir tarih ki kanlar sadece son kale Çanakkalede sebil edilmedi vatan bilinen opraklar için.Bir Kut Savaşında ,Dömeke Meydan muharebesinde ve Dinyeperin sularınıda kızıla boyayan anadolunun evlatlarının asil kanıdır.Lütfen Çanakkale şehitlerimizi anarken Türkün şanına şan kattığı Kut-ul Amarayı Dömeke’yi dahi Dinyester Kıyılarında kefensiz isimsiz yatanı analım.
17 Eylül itibariyle genel Osmanlı taaruzu durur Osmanlı kuvvetlerinin eriyişiyle genel Rus taaruzu başlar.21 Eylülde Hotin düşer.Kısa zamanda Eflak Boğdan elden çıkar.Rus süvarisi Tunaya dayanır.
Akla şu soru gelebilir Osmanlı bu kadarmı maceraperestti yada hazırlıksızdı.Elbetteki değildi.Rus ileri harekatını önlemek üzre Boğdan Seraskeri Abdi paşa görevlendirilir.Elde kalan kuvvetler Tatar birlikleriyle takviye edilir.Hatırı sayılı bir Türk birliği Rusların önüne çıkar.Ancak Rus Mareşali Romanzov baskın şeklindeki saldırılarla Türk gücünü yıpratır.Yardıma gelen yedek Osmanlı kuvvetlerinin başındaki Serdar Ekrem Halil Paşa kumandayı alır ve Kartal (Larga) meydanında yaklaşık yüz bin kişilik gücüyle Rusların karşısına çıkar.Kırım Tatar birlikleri sürpriz bir şekilde merkezden emir almadan düşmanın gerisini kuşatır.Rus ordusu öyle kötü bir duruma düşmüştür ki Petronun Prutta düştüğü durum daha iyidir.Ancak Halil Paşanın asker kökenli olmayışı ve harp meydanlarını bilmeyişi ,çok üstün durumda olduğu halde merkeze saldırı emri vermeyişi Ruslara zaman kazandırdığı gibi,Ruslar önce Tatar süvarileri imha ettiler daha sonrada Osmanlı merkezini çökerttiler.Bir gün içinde şehit sayısı tarihsel kayıtlara göre 30000 gibi bir rakamdır.Bundan sonra Rus donanması hareketle Akdenize iner ve meşhur Çeşme baskınını yapar.Ruslar için ne müthiş bir gündür ki hayalleri vucut bulmuştur.tarihleri boyunca korktukları Türk donanması onlarla açık denizde göğüs göğse savaşı reddetmiş bu gün bile tartışılan bir kararla Çeşme gibi kolayca imha edilebilecekleri bir limana girmiştir.Bu gün Rusyada pek çok şehir biz Çeşme baskını deriz ama onların deyişiyle Çeşme zaferinin heykelleri rölyefleriyle süslüdür.Aslında bunları bildikten sonra ne basit ifadedir hala çocuklarımıza öğrettiğimiz iki gemi Yavuz ve Midilli (Goben ve Breslau) Odessa ve Sivastopolu bombaladı da biz I.dünya savaşına girdik ifadesi yahu o bombardımana tüm Osmanlı donanması katılmıştır.İlerleyen yazılarda onu da paylaşırız.Ancak o şehirleri bombalayan Osmanlının hangi tarihsel nefretle saldırdığınıda bilmekte yarar var.Gelecek nesilleri yetiştirmek için ne basit bir ifadedir Almanlar iki gemi verdi bunlar gitti Rus limanlarını kara bombardımanı etti biz de savaşa girdik,kesinlikle havada kalan ve tarihsel gerçeklikten uzak bir ifadedir.
Konumuza dönersek ,Rusya aynı zamanda Morada Yunanistanda bulunan Rumları hristiyan Ortodoks kartıyla ayaklandırır.Kırımın kaybedilebileciği ve burada inisiyatifin sadece Tatarlara bırakılamıyacağı İstanbul tarafından teşhis edilmişti.Bu Maksatlada Kırım Seraskerliği bu dönemde oluşturulur.Kırımın seraskeri Silahtar İbrahim Paşadır.Ne yazıktır ki buradada bir ihanet yaşanmış ve Kırımın giriş kapısı OrKapı kalesini savunmakla mükellef Tatar güçleri bu kaleyi hiç savunmadan Ruslara teslim etmişlerdir.Kısa zamanda Kırımı zapteden Ruslar Osmanlı genel valisini esir ederek Petersburga (petrograd) götürmüşlerdir.Rus arşivlerinin ortaya koyduğu hakikat şudur Kırımın kolayca düşmesinin ardında yatan gerçek Rusların Tatarlara Osmanlıdan sonra tam bağımsızlık vaad etmesdir.
Savaş sonu anlaşma Osmanlının metanetinin tabana vurduğu bir zamanda yapıldı.Bütün askeri başarılarına rağmen Rusyada ateşkes ve barış taraftarıydı.Müthiş bir veba salgını Rusyayı dolayısıyla Rus ordusunu kasıp kavuruyordu.Ayrıca Kazak önderi Pugaçevin başını çektiği Kazak isyanı gittikçe başa çıkılmaz bir hal alıyordu.Avrupalı devletlerinde ticaret menfaatleri için araya girmesi anlaşma yolunu açtı.
Osmanlının Karlofçanın intikamını almak üzre başlattığı süreç nispeten başarılı olmuştu.1736-1739 Osmanlı Avusturya-Rusya savaşında Osmanlının kazandığı zaferler sonucu imzalattığı Belgrad anlaşması bunun kanıtıdır.Ancak bu savaşa girildiğinde 30 yıllık barış sürecinin verdiği rehavet içinde maalesef Osmanlı ordusu ne taktiksel nede teknik gelişme adına bir süreç yaşamamıştı.Orduları sevk ve idare edecek yetenekli komutan eksiğide bu dönemin başka bir handikapıdır.Savaş öncesi hazırlık sürecinin Türk tarafınca iyi değerlendirilmemesi Tatarların Rus karşı propagandasıyla kaybedilmesi yenilgiye tesir eden önemli faktörlerdir.
Savaş sonu imzalanan anlaşma Küçük Kaynarcadır.
Osmanlı heyetinin başı Sadaret Kethüdası Ahmet Resmi Efendi’dir.Görüşme için seçilen yer Silistre’ye dört saat mesafede Balya boğazındaki Küçük Kaynarca kasabasıdır ve Ruslar tarafından seçilmiştir.Rus temsilci general Reppindir.Rus heyeti Türk tarafının önerdiği ateşkesi derhal reddeder dah önce bundan bir sonuç alamadıkalarını öne sürerek derhal anlaşma maddelerinin belirlenmesini isterler.Anlaşma sadece yedi saat süren bir müzakereyle oluşur bakınız Karlofçanın imzası 103 gün sürmüştür.İçinde bulunduğumuz açmazı anlatmak için yeterlidir bence.Mutabakat sağlanır ancak Reppin Maraşal Romanov’un emriyle Rus heyeti adına anlaşmayı imzalamayı dört gün sonraya bırakır.Neden biliyormusunuz,O gün Petronun Prut yenilgisinin yıldönümüdür.Düşmanın hatırasını bir kez daha takdir ederken kendi balık hafızamızı yargılayalım isterim.Çocuklarımızında Küçük Kaynarcayı SBS OSS gibi sınavlarda çıkacak soru ve ezber kabusundan çok bu anlamı itibariyle bilmesini isterim.Kırım bu anlaşmayla sözde bağımsız bir statüye sokulur ,bu aslında Rus işgali için bir zemindir.İstanbulda daimi elçi bulundurma,istanbulda bir Rus Ortodoks kilisesi inşa etme hakkı,Rus ticaret gemilerine boğazdan serbest geçiş,Kapütulasyon hakkı,4,5 milyon Ruble savaş tazminatı anlaşmanın diğer maddeleridir.
1475 den beri Osmanlı himayesi yada idaresindeki Kırım bu anlaşmayla anavatandan kopmuş ağır yaptırım maddeleriyle zedelenen gururu yerine oturtmak imkanı bir daha bulunmamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder